
2 Mart 1918’de, Yakup Şevki Paşa’ya bağlı birlikler Rize, Kurayıseba ve Karadere’ye girerken halk tarafından coşkuyla karşılanmış, muhacir çıkan Rizeliler evlerine dönmeye başlamışsa da savaş şartlarında tarım sektörü bitme noktasına geldiği için artan nüfusla beraber açlık ve salgın hastalıklar baş göstermiş, toplu ölümler yaşanmıştır.
Trabzon vilayetindeki Trabzon Muhafaza-ı Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin bir şubesi de Lazistan sancağının merkez kazası olan Rize’de 24 Mart 1919’da kurulmuş[12], 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihlerinde toplanan Erzurum Kongresi’ne Trabzon vilayetinden giden 14 delegeden Hakkı[13] ve Necati[14] beyler Rize adına katılmışlardır.[15]
Rus işgali ve I. Dünya Savaşı’nın nihayete ermesinin ardından Trabzon ve civarında bir Pontus devleti kurulması daha kötüsü Trabzon ve Rize limanlarının Ermenilere verilmesi teklifleri bölge halkında endişe yaratmış, Rize Muhafaza-ı Hukuk-u Milliye Cemiyeti Paris Barış Konferansı ile Fransız hükümeti ve kamuoyuna duyurulmak üzere, Trabzon’daki Fransız mümessiline bir protesto metni göndermiştir[16]:
“Bu muhitte ne Ermenilerin, ne de başka bir milletin tarihi hakları yoktur. Rize’nin bu günkü nüfusu 225 bin olup, bunun yalnız 54’ü Rum’dur. Muhitimizde ne biz ne de ecdadımız, hiçbir Ermeni’nin yaşadığına şahit olamamıştır. Barış Konferansı’nda Türklerin aleyhine bir karar verildiği takdirde, anayurdumuzu savunmak amacıyla akıtacağımız kanlar, daha büyük bir inkılaba fırsat verecektir. Şunu da belirtmeliyiz ki, “merhamet dilemiyoruz, hakkımıza tecavüz edilmemesini talep ediyoruz.”
Gürcistan, Lazlar ile soy ve kültürce akrabalıklarını ileri sürerek “Lazistan Lazlarındır” sloganıyla propaganda yaparak Artvin-Rize civarını ilhak etmek veya bağımsız bir Laz devleti kurulmasını sağlamak amacıyla yapılan siyasi çalışmalara destek vermiştir. Batum’da kurulan “Lâzistan Selamet-i Milliye” ve “Lâzistan Tahlisi” adlı derneklerin kurucuları, amaçları ve faaliyetleri hakkında bilinenler aleyhlerinde yazılmış 1-2 belgeden ibarettir. Benzer şekilde 30 Mart 1919’da Büyük Hasan Paşazade Ahmet Tevfik Bey, Hasan Fikri Bey, Mehmet Kadri Bey, Hüsnü Efendi ve Fahri Efendiler tarafından İstanbul’da kurulan ve nizamnamesinden yardımlaşma kurumu olduğu anlaşılan Laz Tekâmül-ü Milliye Cemiyet-i Hayriyesi’nin faaliyetleri hakkında çok az şey bilinmektedir. 30 Ağustos 1919 tarihinde İstanbul Kasımpaşa’da kurulan Trabzon-Rize Cemiyet-i Hayriyesi adlı dernek ise muhacirlik yüzünden yakınlarını kaybedip, dul ve yetim kalanlara yardım amacıyla kurulmuş, siyasetle ilgilenmemiştir. 1917 Ekim devriminin ardından Trabzon’dan Batum’a giden Rus ve Ermeni askerleri Rize çarşısını ve üç camii şerifi yakmak ve limana girmek istemişlerse de silahlı direnişle karşılaşınca vazgeçmişlerdir.[17]
Liberal ve Osmanlıcı Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’nin bir şubesi de Tuzcuzade Şaban Efendi başkanlığında[18] Rize’de kurulmuş olup, Söz gazetesinde 22 Nisan 1919 tarihinde yayınlanan “Lazistan’ın mukadderatı”[19] ve 24 Nisan 1919 tarihinde İkdam gazetesinde yayınlanan “Rizelilerin Muhik bir talebi” adlı makale ile 26 Nisan 1919 tarihinde Söz gazetesinde yayınlanan Trabzon’daki dernek merkezinden yapılan açıklamada[20] Batum’da kurulmuş Lazların bağımsızlığını savunan derneklerin aksine Osmanlı devletinin sürekliliği ve saltanata destek verilmiştir.
14 Temmuz 1919 günü Batum’da yola çıkan Rus bandıralı Kostantin adlı vapur yolda 30 kişilik bir çete tarafından soyulmuş, soyguncular yolcuların yanı sıra İstanbul’a mal almaya giden Rus tüccarların 25 milyon ruble nakit parasının yanı sıra değerli eşyaları alındıktan sonra Rize civarında gemi durdurarak 2 sandalla karaya çıkmışlardır. Gemi Trabzon’a yanaşınca kaptan ve acente İngiliz memurlarına soygun hakkında bilgi vermiş, gemi Batum’a geri gönderilirken mürettebatın da soygun ile ilişkili olabileceği düşünülmüş ve gemi süvarisi tutuklanmıştır.[21] Soyguncuların Rize’de gemiyi terk etmesinden Laz korsanlar olabilecekleri akla gelmekteyse de Kâzım Karabekir, Erzurum Kongresi öncesi Osmanlı sahillerinin güvenli olmadığını göstermeye yönelik bir Gürcü provokasyonu, soyguncuların ise Hristiyan ve Müslüman Gürcüler olduğunu iddia etmiştir[22].
İnönü Savaşları sırasında cepheye giden Rizeli gönüllüler Ordu ve Samsun üzerinden Ankara’ya ulaşmış, oradan da Batı cephesine sevk edilmiş olup, aynı zamanda çeteci İpsiz Recep yaklaşık 90 kişiyle birlikte deniz yoluyla Ağva üzerinden Karasu’ya giderek gönüllü yazılmıştır[23]. Türk-Yunan savaşının dönüm noktası olan Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde, 5. maddesinde ordu için taka gibi deniz taşıtlarını kullandıranların askerlik hizmetini yapmış sayılacağı açıklanan Tekâlif-i Milliye Kanunu çıkarılmıştır[24]. Böylece önemli bir kısmı Rizeli olan pek çok Karadenizli Rus limanlarından alınan silah ve cephaneyi takalara yükleyerek Karadeniz limanlarına özellikle Sakarya’ya ve İnebolu’ya taşıyarak[25] milli mücadelenin kazanılmasına katkıda bulunmuştur.
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016